Sera Etkisi Nedir ve Nasıl Azaltılır?
Binlerce yıldır denge içinde olan doğal süreçler çeşitli dış faktörler sonucunda tahribata uğramaktadır. Bu tahribatın sonucu olarak da beklenmedik doğa olaylarının sıklığı artmaktadır. Sera etkisinin oluşumu da doğaya doğrudan ya da dolaylı olarak verilen zararın bir sonucudur. Güncel zararları fark edilmese de sera etkisi uzun vadede canlı yaşamını tehdit eder durumdadır. Peki, sera etkisi nedir? Sera etkisinin nedenlerini, sonuçlarını ve nasıl azaltılacağını detaylıca inceleyelim.
Sera Etkisi Nedir?
Dünya yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının atmosferde tutulmasıyla ısınır. Bu yansıyan güneş ışınlarının sera gazları tarafından tutularak sıcak havayı tıpkı bir sera gibi içeride tutması sera etkisi olarak tanımlanır. Yani sera etkisi aslında doğal bir süreçtir.
Sera etkisi “doğal sera etkisi” olarak kaldığında yeryüzü için gerekli bir durumdur. Sera etkisi yerkürenin ısınması ve mevcut sıcaklığını koruması açısından doğal ve olması gereken bir süreçtir. Sera etkisini tehlikeli hâle getiren doğal süreçlerin bozulması, insan kaynaklı sera gazı salınımının artmasıdır. Sera gazlarının %90’lık kısmı insan faaliyetleri sonucunda oluşmaktadır.
Metan, su buharı, karbondioksit, kloroflorokarbon, aerosoller ve diazotmonoksit gibi sera gazları doğal ekosistem içinde var olması gereken gazlardır. Bu gazların atmosferdeki miktarları az olmasına rağmen hava ve sıcaklık üzerindeki etkileri yadsınamaz boyutlardadır. Dünyanın belirli bir sıcaklıkta kalabilmesi için bu gazlara ihtiyaç vardır.
Sera Etkisi Neden Oluşur?
Kişilerin bireysel yaşamlarında gerçekleştirdiği birçok faaliyet sera etkisinin artmasına neden olur. Bunun yanında endüstriyel kuruluşların faaliyetleri, doğada meydana gelen kimyasal ve biyolojik süreçler de sera etkisine sebep olur.
Sera etkisine sebep olan bazı nedenler şunlardır:
- Ormanlık alanların tahribi sonucu karbondioksit miktarının artması,
- Fosil yakıt kullanımı,
- Araç egzozlarından havaya karışan gazlar,
- Kullanımı yaygın olan parfüm ve deodorantlar,
- Tarım alanlarının ve toprağın düzensiz kullanımı,
- Hayvanların bilinçsiz otlatılması,
- Topraktaki kimyasal süreçler ve çözünmeler,
- Vahşi çöp depolama alanlarında biriktirilen çöplerin metan gazı üretmesi,
- Azot ve karbon döngüsü dengelerinin bozulması,
- Sanayi kuruluşlarının çevre kirliliği protokollerini dikkate almaması,
- Su ekosisteminin bozulması sonucu artan planktonlar,
- Ürün seçiminde bilinçsiz davranılması ve aşırı tüketim.
Sera Gazları ve Etkileri
Sera gazları atmosferde bulunan gazların yalnızca %1’ini oluşturur. Ancak her bir gazın etkisi miktarının yanı sıra oldukça fazladır. Sera gazlarının birinin bile atmosferdeki hacminin değişmesi sera etkisini şiddetlendirmektedir. Sera etkisinin nasıl azaltılabileceğini anlamak için sera gazlarının neler olduğunu ve etkilerini ayrıntılı bir şekilde incelemek gerekmektedir.
Su Buharı
Diğer sera gazlarıyla kıyaslandığında su baharı atmosferde en fazla bulunan gazdır. Aynı zamanda su buharının atmosferdeki hacmi diğer gazlara göre daha değişkendir ancak bu oran yaklaşık olarak %4’ü geçmez. Su buharının yeryüzündeki fazla ısıyı ve karbondioksiti tutma özelliği bulunur. Dolayısıyla etkili bir sera gazı olduğunu söylemek gerekir.
Su bir fazdan başka bir faza geçerken (sudan su buharına veya buza geçiş gibi) ısı emer veya salar. Bu durum gizli ısı olarak nitelendirilir. Atmosferdeki su buharı gizli ısının bir bölgeden bir başka bölgeye geçmesini sağlar. Artan gizli ısı taşınarak fırtınalar, hortumlar veya tropikal siklonlar gibi şiddetli hava olaylarının yaşanmasına neden olur. Bu yüzden su buharı küresel ısınmayla yakından ilişkilidir.
Karbondioksit
Karbondioksit en bilinen ve insan faaliyetleriyle en çok atmosfere yayılan sera gazıdır. Takip edilmesi ve miktarının artmasının önüne geçilmesi önemlidir. Genellikle fosil yakıt kullanımı, sanayi faaliyetleri, bitki solunumu ve organik maddelerin ayrışması gibi yollarla atmosfere yayılır. Tutulma oranı çok düşük olan karbondioksit yerkürenin yaydığı enerjiyi tutma konusunda güçlüdür. Bu yüzden dünyanın ısınmasına sebep olur. Dolayısıyla miktarının artması sera etkisini tetiklemektedir.
Büyük Hawaii adasında Mauna Loa volkanı üzerinde Mauna Loa Gözlemevi bulunur. Burada 1958 yılından beri düzenli ölçüm gerçekleştiren karbondioksit cihazı vardır. Cihazın ölçüm sonuçları incelendiğinde geçmişten günümüze karbondioksit oranının arttığı görülmektedir. Gelişen teknoloji ve beraberinde endüstrileşmenin artması bunun en temel sebepleri arasında gösterilebilir.
Sera gazları içerisinde karbondioksit en yüksek paya sahiptir. Bu pay sera etkisinin %76’sını oluşturur. Bu miktarın bir kısmı okyanuslar tarafından emilir veya bitkilerce fotosentez için kullanılır. Ancak antropojenik (insan kaynaklı) karbondioksit salınımlarının yaklaşık yarısı atmosferde kalmaktadır. Bu nedenle insan kaynaklı iklim değişikliğini önleme çabaları için sera gazı salınımlarını azaltmak, fazla karbonun atmosferden uzaklaştırılmasını sağlamak son derece kritiktir.
Metan
Metan doğada antropojenik ya da doğal süreçlerle ortaya çıkabilir. Oksijensiz ortamda çürümenin ve ayrışmanın meydana gelmesi sonucu doğal olarak metan gazı açığa çıkar. Sulak alanlardaki mikroorganizma faaliyetleri, yabani veya evcil hayvanların mide fermantasyonu gibi durumlar doğal metan salınımı oluşturur.
Kentsel çöplükler, tarım faaliyetleri, biyokütle yakılması gibi insan faaliyetlerinin sonucunda metan gazı açığa çıkar. Bir araştırmaya göre metan gazının %50-65’lik kısmı insan faaliyetlerinden kaynaklanır. Metan gazı artışının en büyük sebepleri çeltik tarımının yapılması, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ve çöp biriktirme alanlarıdır.
Sera gazı emisyonları arasında %16’lık bir paya sahip olan metan küresel ısınmada karbondioksite oranla 25 kat daha etkilidir. Kızılötesi radyasyonu tutma kapasitesinin yüksek olması bunun temel sebebidir.
Metanın atmosferde kalma süresi diğer sera gazlarına oranla daha kısadır. Bu süre 11 yıl olarak bildirilmiştir. Ancak doğal kaynaklardan atmosfere ulaşan metanın miktarı sıcaklık, yağış gibi birçok faktöre bağlıdır. Ayrıca soğuk bölgelerde donmuş olarak bulunan toprakların küresel ısınmanın tetiklemesiyle hızlı çözünmesi ani ve yüksek bir metan salınımına sebep olabilir.
Diazotmonoksit
En önemli kaynağı toprak olan diazotmonoksit, biyolojik süreçlerle atmosfere ulaşır. Bir diğer kaynağıysa okyanuslardır. Azotoksitler toprakta hem salınım hem çözünme özelliği gösterdiği için özellikle bu kaynakta incelenmesi zordur. Buna rağmen salınımı gerçekleşen metan gazının büyük çoğunluğunun toprak kaynaklı olduğu bilinir.
Tarım faaliyetleri için kullanılan azot içerikli gübreleme işlemleri toprakta diazotmonoksit salınımını artırır. Biyokütle yakımının ve fosil yakıt kullanımının da diazotmonoksit salınımında gübreleme kadar olmasa da payı vardır.
Kloroflorokarbonlar
Ozon tabakasının incelmesine sebep olan kloroflorokarbonlar (CFC), sera gazlarındandır. Kimyasal olarak etkin olmayan kararlı yapıdaki bu gazlar atmosfere yayıldıklarında tutunma eğilimi gösterirler. Uzaklaştırılmaları zordur. İnsan faaliyetleriyle atmosfere salınım gösterirler. Farklı türleri olan kloroflorokarbonların hepsinin atmosferde kalma süresi uzundur. Bu süre 130 yıla kadar uzayabilmektedir.
Kloroflorokarbonların ozon tabakası üzerindeki inceltici etkisi kanıtlanmıştır. Ozon gazının büyük bir kısmı stratosferde bulunur. Kloroflorokarbonların (aerosol püskürtücü, köpük sıkıcı, soğutucu ve solvent gibi alet ve maddeler) kullanımı atmosferdeki ozon miktarını etkilemektedir.
Atmosferde tutulan ozon gazı miktarının artması iklim değişikliğine sebep olur. Bu tespitle birlikte “Ozon Tabakasının Korunmasına İlişkin Viyana Sözleşmesi” ardından “Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü'” oluşturulmuştur. Birçok ülke tarafından imzalanan bu belgeler CFC’leri azaltmaya yönelik çalışmalar yapmayı hedefler niteliktedir. Ancak bu maddelerin atmosferde kalma süreleri uzun olduğundan sonuçları görmek için epey vakit gerekir.
Aerosoller
Doğal ortamlarda gerçekleşen olaylar katı ve sıvı partiküllerin havada asılı kalmasına neden olur. Bu partiküllerin bir kısmı gözle görülebilirken bir kısmı görülemeyecek kadar küçük, mikron boyutlardadır. Örneğin, çöllerden rüzgâr ile gelen toz fırtınalarının oluşturduğu partikülleri gözle görmek mümkündür. Ancak insan faaliyetleriyle gerçekleşen kimyasal bir süreçte havaya yayılan partiküller görülemeyecek kadar küçüktür. Bu partiküller uzun süreler boyunca havada asılı kalabilir.
Aerosoller doğal yollarla ya da insan kaynaklı olarak atmosfere yayılabilir. İnsan kaynaklı olanlar fosil yakıt kullanımı, orman yangınları, termik santraller, çimento fabrikaları, volkanik patlamalar şeklinde sıralanabilir. Güneş ışınlarını tutabilen aerosoller sera etkisinin artmasına sebep olur.
Sera Etkisinin Sonuçları
Sera etkisi birçok farklı boyutta sorunlara yol açar. Sera etkisinin sonuçları şu şekilde sıralanabilir:
- Mevsimlerin dengesi bozulur ve sıcaklar artar.
- Artan sıcaklıklar orman yangınlarını tetikler.
- Su kaynakları hızlı bir şekilde tükenir ve temiz içme suyuna erişim zorlaşır.
- Artan sıcaklık artışıyla birlikte buzullar hızlı bir şekilde erir. Buzul erimeleri deniz seviyesini yükselterek sel gibi doğal afetlerin meydana gelmesine sebep olur.
- Ekolojik yaşam dengesi bozulur.
- Kuraklık etkisi tarım alanlarının tahribine neden olur.
- Göç eden hayvanlar değişen iklimler sonucu göç dönemlerini şaşırabilir.
- Sıcaklığın artmasıyla ve hava kalitesinin bozulmasıyla solunum yolu hastalıkları artar.
- Toprak yapısının bozulması sonucu tarımda çoraklaşma yaşanır. Bu durum da gıda kıtlığına sebep olur.
- Bakteri, virüs ve benzeri organizmalara dayalı salgın hastalıklar hızlı bir şekilde yayılır.
- Toprak kayması riski artar ve toprak verimini kaybeder.
Sera Etkisini En Aza İndirmenin Yöntemleri
Sera etkisini azaltmak için sera gazlarının salınımına sebep olan süreçlerin detaylıca incelenmesi gerekir. Antropojenik sera gazı salınımlarının azaltılması için önlemler alınabilir.
Enerji Sektörü
Enerji sektörü sera etkisinin insan eliyle en çok arttığı sektörlerden biridir. Bu alanda yapılacak sürdürülebilirlik uygulamaları sera etkisini azaltmada önemli rol oynar. Temiz enerji kaynaklarının kullanımı bu aşamada verimli olmaktadır.
Güneş enerjisine dayanan sistemler, rüzgâr enerjisinden yararlanma, jeotermal enerji kullanımı, hidroelektrik enerji gibi temiz enerji kaynakları sera etkisini azaltır. Ancak burada yenilenebilir enerji ile temiz enerjinin karıştırılmaması önemlidir.
Temiz enerjiyi yenilenebilir enerjiden ayıran detay enerji üretim süreçlerinde herhangi bir şekilde sera gazı salınımının gerçekleşmemesidir. Örneğin, jeotermal enerji kaynağından yararlandığınızda enerji üretiminin herhangi bir noktasında sera gazı salınımı gerçekleşiyorsa bu yenilenebilir enerji kaynağı olabilir ancak temiz enerji kaynağı olamaz.
Gıda Sektörü
Küresel karbon emisyonlarının yaklaşık beşte biri et için çiftlik hayvanlarının yetiştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Yanlış besleme ve yetiştirme tercihleri bunun en temel sebebidir. Ayrıca büyükbaş hayvanların sindirim fonksiyonları ve açığa çıkardıkları metan gazı da sera etkisini artırmaktadır.
Ek olarak mera hayvancılığının önüne geçerek besi ahır hayvancılığının kuvvetlendirilmesi de önemlidir. Bu sayede bilinçsiz hayvan otlatılmasının önüne geçilerek hem otlak alanların korunması hem gereksiz beslenmenin ortadan kaldırılması sağlanabilir.
Gıda ürünlerinin israfı ve bu ürünlerin ulaşım maliyetleri de sera gazı salınımı konusunda önemli bir yere sahiptir. Bilinçli tüketim alışkanlarının yaygınlaşması, yerel üretimin desteklenmesi gibi atılımlarla önemli bir yol katedilebilir.
Ulaşım Sektörü
Ulaşım alanında kullanılan birçok araç sera gazı emisyonlarını tetiklemektedir. Bununla ilgili son yıllarda elektrikle çalışan araçların üretimi hız kazanmış olsa da sera etkisinin tam olarak önüne geçilebilmiş değildir.
Bisiklet kullanmak, bireysel araçlar yerine toplu taşımayı tercih etmek, uçuş seyahatlerinde direkt uçuşların tercih edilebilmesi gibi yaşam tarzı değişiklikleri bireysel anlamda atılabilecek adımlardan bazılarıdır.
Sanayi Sektörü
Üretim, ham madde madenciliği ve atıklarla uğraşmanın tamamı enerji gerektirir. Satın alınan ürünlerin büyük bir kısmı küresel çapta salınan sera gazlarının yaklaşık %20’sini meydana getiren fabrikalarda üretilmektedir. Dolayısıyla üretim süreçlerinde yapılacak değişimler sera gazı salınımının azaltılmasında anlamlı bir yere sahiptir.
Sera gazı salınımına neden olmayan malzemelerin kullanılması iyi bir başlangıç olabilir. Örneğin, bitkilerden elde edilen biyoplastikler fosil yakıtlardan elde edilenlere alternatif olabilir. Bunun dışında sanayi kuruluşları nakliye süreçlerinde temiz enerji kaynaklarını tercih edilebilir.
Bu alanda sera etkisini önlemek için fabrika bacalarının filtrelendirilmesi, geri dönüştürülebilir paketleme ürünlerinin kullanılması da sera gazı salınımını engellemek adına atılacak önemli adımlar arasındadır.
Yaşam Alanlarında Atık Yönetimi
Her ne kadar sera gazlarının çöp depolama alanlarında yoğunlukta olduğunu belirtilse de yaşam alanlarımızdaki yanlış atık yönetimi sonucu sera gazlarının salınımı da azımsanamayacak boyuttadır. Çöp depolama alanlarından salınan en önemli sera gazı metandır. Bu alanda emisyon salınımını bireysel olarak azaltmak için fazla tüketimin önüne geçmek önemli bir adım olabilir.
Herhangi bir gıda maddesinin, örneğin sebzelerin veya meyvelerin kabuklarının da değerlendirilmesi, ambalajlı ürünlerin az tercih edilmesi atık oluşumunu ve buna bağlı olarak sera gazı salınımını azaltır. Ayrıca geri dönüştürülebilir içeriklere sahip ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntemdir.
Bahçe yetiştiriciliği yapmak ürün satın alınımını azaltabilir. Bu sayede paket kullanımı azalacak ve sera gazlarının salınımları da daha kontrollü olacaktır. Tüm bunların yanında yapılabilecek bilinçli ağaçlandırma karbondioksit miktarını azaltacağı için sera etkisi üzerinde olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Karbondioksitin Depolanmasına Yönelik Çalışmalar
Sera gazı salınımında önemli bir yere sahip olan karbondioksit emisyonunu azaltmak için alınacak tedbirlerden birinin karbondioksiti tutma ve depolama olduğu düşünülür. Bu, karbondioksiti diğer baca gazlarından ayırma, taşıma ve uzun dönemde atmosferden izole etmeye yönelik bir işlemdir. Potansiyel depolama tesisleri ise şunlardır:
- Petrol ve doğal gaz sahaları,
- Kömür çıkarılamayan yer altı kömür ocakları,
- Jeolojik depolama alternatifleri (yer altı tuz ocakları gibi),
- Okyanusların dibi.
Sleipner petrol ve doğal gaz sahası Kuzey denizinin ortalarında, Norveç sahilinden yaklaşık 240 km açıktadır. Buradan çıkan gaz emisyonlarının atmosfere verilmek yerine Utsira Formasyonu olarak bilinen 200 metre kalınlığındaki kumtaşları içerisine verilmesi planlanmıştır. Salınımı önlenen emisyon miktarı tüm Norveç’i etkileyen emisyon miktarının çok küçük bir parçası olsa da gerçekleştirilen ilk çalışma olması sebebiyle önemli bir adımdır.
Dünyanın farklı yerlerinde de benzer çalışmalar mevcuttur. Güney Çin Denizi’ndeki Natuna sahasında bulunan doğal gaz içeriğindeki karbondioksitin yer altına verilmesi planlanmıştır. Avustralya’daki Gorgon ve Norveç’teki Snøhvit doğal gaz sahalarında ve Alaska’daki North Slope petrol sahalarında da karbondioksitin yer altına verilmesiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır.
Bu alandaki çalışmalar devam etmektedir. Ancak tesislerin salınım yaptığı karbondioksit gazının yer altına verilmesi için büyük bir teknolojik sistem ve enerji gereklidir. Nakil ve enjeksiyonunun gerçekleşmesi için günümüz teknolojileri yeterli olsa da işlemi gerçekleştirebilmek için yoğun miktarda enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu enerjinin karşılanmasında sera gazı salınımına neden olacak yöntemlerin kullanılması hâlinde genel bir emisyon azaltımından söz edebilmek güçtür.
Sera etkisini azaltmaya yönelik tüm yöntemler uygulanabilirlik açısından değerlendirilerek hayata geçirilebilir. Bu çerçevede toplumun bilinçlendirilmesi ve bu konuda farkındalığın artırılması hayati öneme sahiptir. Sera etkisiyle mücadelede yenilikçi çözümler ve sürdürülebilir uygulamalar çevresel zararları en aza indirmek için gereklidir.
Siz de işletmenizde yürüttüğünüz süreçlerle dünyanın geleceğini korumak, tüm süreçlerinizde sera gazı salınımını azaltmak istiyorsanız işe işletmenizin kurumsal ayak izini hesaplayarak başlayabilirsiniz. QuickCarbon olarak sunduğumuz yazılımla herhangi bir danışmanlık hizmetine gerek duymaksızın ISO 14064-1:2018 Standardı ve GHG Protocol’e göre yapılan hesaplamalara ve raporlamalara ulaşabilirsiniz. Elde ettiğiniz veriler ışığında sera gazı salınımını azaltmak için neler yapabileceğinizi değerlendirebilirsiniz.